8 Ocak 2015 Perşembe

Yemek, İçmek, Sıçmak Ve Kapitalizm Üzerine

İnsanoğlu kısa ömrünün büyük kısmını uyumak, yemek, içmek, boşaltım gibi faaliyetlere ayırmak zorunda. Bu konu çeşitli açılardan “kayıp zaman” olarak ele alınmış olabilir ama henüz elle tutulur bir çözüm noktasına gelmekten çok uzağız.

Konuya dini, tıbbi, psikolojik açılardan yaklaşmadığımı ifade etmemde fayda var zira İlkİnsan karakterine “Annesi Kur’an okurken müzik dinlediği için çarpılan kız” muamelesi yapılmasını amaçlamıyorum.  “Ateizmi tebliğ etme uğraşları” olarak görülmesini ya da “tıp dünyasına meydan okumak” olarak algılanmasını hiç istemiyorum. Özünde çok basit bir kapitalizm eleştirisinden başka bir amacım yok. O değil de Ateizmi yaymaya çalışmak nedir? :) Yapmayın.


tüketim-toplumu


Küreselleşme ve yeni sağın yükselişi tüm dünyada etkisini artırmışken, refah devleti kavramı unutulmaya yüz tutmuşken, ulusüstü şirketler her geçen gün yeni pazarlar fethederken bu neo liberaller nasıl bir rehavete kapılmış ki: insanların bu uğraşlarla vakit geçirmesine hala göz yumabiliyorlar.

Ey neo liberal! Bu insanlar hayatları boyunca ortalama; 20 yıl uyuyor, 10 yılını ise yemek, içmek, tuvalet gibi uğraşlarla heba ediyor. Bu süreleri daha verimli kullanamaz mıyız? İnsanlar 30 yıl daha fazla çalışabilir mesela ve daha fazla tüketebilir doğal olarak. Bazı sektörler süreçten hasar alabilir ama kapitalizm çok daha güçlenecektir. 


Çılgınlar gibi tüketim olanağı


Bir hayal edin lütfen. İnsanlar 20 saat çalışıyor düşünsenize üretim kapasitemizin ulaştığı boyutları. Tüketim noktasında da devrim gibi bir yenilik olabilirdi. En yeni telefonu almak için aylarca kuyrukta bekleyebilirler mesela. Yemek, uyumak gibi ihtiyaçları da olmayacağına göre, kuyruktan ayrılmalarına da gerek kalmazdı. Bir düşünün kulağakaçanlar1 modeli için kuyruğa girmiş birisi daha kuyruğun sonuna gelmeden kulağakaçanlar2 modelini piyasaya sürmek mümkün olabilirdi. 

Lafargue yoldaşın dediği gibi “Çalışın, çalışın proleterler, toplumsal serveti ve kendi yoksulluğunuzu artırmak için çalışın. Çalışın ki, daha da yoksullaşarak daha çok çalışmak ve yoksullaşmak için bir takım nedenleriniz olsun.

Daha fazla çalışmak ve daha fazla tüketmek arzusuyla yanıp tutuşan bu insanların sorununa neden çözüm bulmuyor bu kapital sistem? Oysa bu hamle çarkları buhar makinasından bile hızlı çevirme kapasitesine sahip. Şu bilim kurgu filmlerindeki gibi birkaç hapla sorun çözülebilir. Hatta yemek şirketleri, yatak üreticileri de kendi ürünlerinin kapsülünü yaparak daha kârlı işlere imza atabilirler.

İkinci bir çözüm önerisi olarak diyabetlilerin kullandığı insülin pompası gibi bir sistem yapılabilir. Böylece insan ihtiyaçları bu sistem tarafından otomatik olarak karşılanır, atıklar bertaraf edilir. İnsülin pompalarının dünyada çok gelişmiş modelleri mevcut. Her türlü ihtiyacın belirlenmesi ve giderilmesi bu makine tarafından otomatik olarak yapılabilir.

Aslında tüm bu veryansının sebebinin “soğuk klozet kapağı” olduğu öğrenilince bu satırlarım neo liberaller tarafından pek ciddiye alınmayacak biliyorum ama son olarak bir düşünsenize insan doğası ufacık hesaplar yaparken dünyayı ateşe atmaya ne kadar müsait?


insülin-pompası

İnsülin Pompasıyla İlgili Bilgi notu: Türkiye de sağlık bakanlığı hala en eski sürümlerini desteklemekte hatta SGK sensörlü pompaların ödemelerini bile yapmamakta. İnsülin pompalarının gelişmiş versiyonları insanların şeker hastalığına bağlı olarak ortaya çıkabilecek sorunlarını önlerken onlara daha kaliteli bir yaşam sunmakta. Çocuklara tablet dağıtan bir hükümetin şeker çocukları günde 4 defa iğneye mahkum etmesi, parmak uçlarını delerek sayısız ölçüm yapmaya mecbur bırakması. Türkiye’deki tip1 diyabetli çocukların(yeni doğmuş bebeklerde de görülebilmektedir) dünyadaki yaşıtlarının kullandığı teknolojinin 20 yıl gerisinde tutulması bir çelişkidir elbet. Umarım bu soruna bir çözüm düşünülür.

Related Articles

0 yorum:

Yorum Gönder